main-banner
Türkiye’nin, meşruiyetini halkın gözünde kaybetmiş, sansürleyen, geleneksel medyayı ya zapt-rapt altına (“AloFatih”) alan, ya ödül / ceza sistemiyle havuza batıran ya da etkisizleştiren, bilginin paylaşımından deli gibi (panikle) korkan, kapalı, hukuki sınırlarını çoktan aşmış ve başta anayasayı olmak üzere iç hukukumuzun üzerinde bulunan sözleşmelerin büyük çoğunluğunu ihlal etmeyi gündelik alışkanlık haline getirmişotokratik hükümetinin Twitter’ı engellemeye çalışmasına ne demek gerek?
Dr. Özgür Uçkan
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Alternatif Bilişim Derneği
http://www.alternatifbilisim.org/
https://kemgozleresis.org.tr/tr/
Erdoğan hükümetinin Twitter’a erişimi engellemesini, sadece belli bir aşamadaki panik butonlarından biri veya ilerledikçe hızlanan bir engelli koşudaki “çıta yükseltme oyunu”na benzetiyorum. Oyunun kuralı çıtayı yükseltmenin kazanmak için yeterli olmadığını da söylüyor, istatistikler de.
Twitter erişimini (biraz geleneksel, YouTube döneminden kalma tekniklerle) engellemeye çalışmak, elbette ikisi de. Hem bir panik butonu hem de çıtanın bir boy yükselmesi... Sırada Facebook, geri kalan sosyal medya... ve interneti engellemek var... Tabi çıtalardan birine takılıp iki seksen uzanmak da var.
Önce Tunuslu BinAli, sonra da Mısırlı Mübarek de bu yollardan geçti, bu koşuyu koştu. Hızlandırılmış Kaddafi koşusunu da unutmayalım. Emniyetin güvenlik sistemlerine giren çıkan belli olmuyor, borsa çökerken muhalifler Tweet atıp durmaya devam ediyor, üstelik bunlar aynı anda şu kadar dile çevriliyordu. Radyo vericisinden ve eski faks makinalarından bile internete girilebilir hale gelmişti. Mübarek’e yöneltilen en büyük suçlamalardan birinin interneti keserek ülke ekonomisini oldukça ciddi bir zarara uğratması olması da tarihin ironisidir.
Bu tür konulardan bizden önce Suriye’deki engellemeleri konuşuyorduk ki. BTK & TİB’in aklına bir mahkeme kararı geldi. “Tesadüfen” Başbakan da “Twitter’a yedirmeyiz” filan gibi şeyler söylemişti yüksek bir ses tonuyla. İşine gelmeyen kararları uygulamamak konusunda oldukça becerikli olan kurumlar, bu kez uygulamanın dibine vurdular. Tabii bunda TİB’in başına MİT’in gelmiş olmasının da önemli bir payı var.
Ama uygulamanın dibini galiba henüz hazır edemedikleri “IP temelli engelleme sistemi”ni deveye sokup, halkı / kullanıcıları DNS değiştirme sıkıntısından arındırabildikleri zaman bulacaklar. Galiba bunun DPI (Derin Veri Sorgulama / DeepPacketInspection) üzerinde çalışan sistemi henüz tüm İnternet Servis Sağlayıcılar özelinde işlevsel hale getirememiş olmalarıyla ilgisi var (Phorm ve TTNET şirketlerinin adını anmakla yetinelim. DPI’ın “hedefli davranışsal reklamcılık”tan ibaret olmadığını söylemiştik. Boşuna kovulmadı Phorm, o kadar ülkeden...).
Kaldı ki son anda IP temelli engelleme yöntemine geçmiş olmaları, DNS değiştirmenin işe yaramadığı, VPN dışında bir çözümün herkesin erişiminde olmadığı DPI sistemini işlevsel olduğu kadarıyla devreye soktuklarını gösteriyor. Bu da TTNet’den ötürü yüksek bir kullanıcı nüfusunu hali hazırda kapsıyor demektir.
Mübarek’in interneti denetlemek ve de kesmek için kullandığı sistemin de DPI temelli olduğu bilgisi var. Bizde çıkartılan torba yasayla değiştirilen 5651 internet kanununun ilgili maddeleri ve zorunlu hale getirilen Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin arkasında, Anayasaya ve tüm uluslararası veri koruma ve mahremiyet düzenleme / standartlarına aykırı olan bu DPI temelli gözetim sistemini hukukuna uydurmak var zaten. Ama uydurdukları ancak kendi hukuksuz düzenlemeleri oluyor ve şimdiden tüm uluslararası kuruluşlar / Birlikler / ülkeler tarafından kınanmış durumda bu düzenleme. Elbette sosyal medyaya yönelik bu tür baskıcı engelleme girişimlerinin otokratik ülkelerde görüldüğünü, herhangi demokratik bir ülkede bu tür bir uygulamanın pek çok sosyal, ekonomik, teknik, hukuki nedenden ötürü böyle kör gözüm parmağına yapılamadığını da eklemek gerek. Bunlar Suudi Arabistan, İran, Çin, Kuzey Kore, Myanmar, Bahreyn, Suriye gibi ülkelerde görülüyor, her zamanda başarıya ulaşmadığı görülüyor.
Twitter engellemesinin başbakanın konuşmasından sonra gelmesi, elbette tesadüf değil ve (çoğu Twitter üzerinden) sızan ses kayıtlarındaki panik ölçerden bunun pekala da bir panik butonu olduğu anlaşılıyor. Elbette bu paniğin kaynağına, saklanmak istenen önemli bir bilginin (hatta bir kurulan bir komplonun) sızmasını önleme telaşını da eklemek gerek. Bu, mesela başka bir yolsuzluk veya daha vahim bir olay, hatta seçim hilesi vb. bir şey olabilir.
Avrupa Komisyonu'nun dijital stratejilerinden sorumlu Başkan Yardımcısı NeelieKroes’un Twitter'dan paylaştığı mesajda, "Türkiye'deki Twitter yasağı yersiz, anlamsız ve korkakçadır. Türk halkı ve uluslararası toplum bunu sansür olarak görecektir" ifadelerini kullanmasını gayet iyi anlıyor ve özellikle son nitelendirmeyi aynen paylaşıyorum (Twitter yasağına dünyadan tepki yağıyor, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26051870.asp#).
Bu aynı zamanda bir çıta yükseltme oyunu ve engelli koşu... (“gayri-merkezileşme / süper-merkezileşme geriliminde dijital aktivizm” http://prezi.com/zospnp8zksyk/gayri-merkezilesme-super-merkezilesme-geriliminde-dijital-aktivizm/; "İnternet: Bir hak ve özgürlükler platformu" http://prezi.com/k9wuba2psiie/internet-bir-hak-ve-ozgurlukler-platformu-ozgur-uckan/; “Çıta yükseltme oyunu”, BThaber, http://www.bthaber.com/cita-yukseltme-oyunu/)
Çünkü defalarca farklı coğrafya ve konjonktürlerde doğrulanan belli bir güç / denge oyunu var. Buna göre, ikilik hipotezi gereği, pozitif geri besleme sağlayacak dengeleyici bir karşı-unsur gerekiyor: DNS bloklayana DNS değiştirenlerin, IP bloklayana VPN’e geçenlerin, VPN güçleştirene “Görünmez Internet Projeleri” (IIP – Invisible Internet Projects) geliştirenlerin karşılık geldiği bir “çıta yükseltme oyunu” / engelli koşu... Tabii, bunu Büyük Birader’e küçük biraderlerin, Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Türkiye otokrasisine karşı Telecomix, Anonymous veya RedHack’in, kısacası devletin derin ve karanlık bilgiişleminin (deep&darkcomputing) karşısına “gölge bilgiişlem”in (duskcomputing) çıktığı daha büyük bir oyuna doğru da bağlayabiliriz. Oyuncuları / aktörleri çoğul bir küresel gözetim / denetim oyununa da... ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, İsrail, Rusya, Çin... NSA, GCHQ, envai çeşit istihbarat, milli güvenlik, gözetim örgütü... kimi isterseniz koyun... Askeri-Endüstriyel Komplekslerin kesişen aktör ilişkileri haritasını gözünüzün önüne getirin yeter...
Dolayısıyla tam da şu anda, Türkiye’nin, meşruiyetini halkın gözünde kaybetmiş, sansürleyen, geleneksel medyayı ya zapt-rapt altına (“AloFatih”) alan, ya ödül / ceza sistemiyle havuza batıran ya da etkisizleştiren, bilginin paylaşımından deli gibi (panikle) korkan, kapalı, hukuki sınırlarını çoktan aşmış ve başta anayasayı olmak üzere iç hukukumuzun üzerinde bulunan sözleşmelerin büyük çoğunluğunu ihlal etmeyi gündelik alışkanlık haline getirmişotokratik hükümetinin Twitter’ı engellemeye çalışmasına ne demek gerekir? Belli başlı nedenler ve yorumları konusunda Alternatif Bilişim Derneği’nin “Twitter değil akıl tutulması” başlıklı açıklamasına aynen katılıyorum:Seçme ve seçilme özgürlüğüne müdahaleden tutun da hukukun hükümet enstrümanı haline geldiğine, ifade özgürlüğü ihlalinden bilgi edinme ve iletişim hakkının gaspına, her satırına...(http://www.alternatifbilisim.org/wiki/Twitter_de%C4%9Fil_ak%C4%B1l_tutulmas%C4%B1).
Türkiye sansür, fişleme, gözetim, denetim konularında olağan şüpheli bir ülke. Geçmişimiz geleceğimiz hakkında bir fikir veriyor, ama yanılmak kendi ellerimizde: "Türkiye'de İnternet'in 2013 Durumu" - Alternatif Bilişim Derneği, http://www.alternatifbilisim.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_%C4%B0nternet%27in_2013_Durumu
Ben hükümetin Twitter engelleme adımını, sıçramasını, panik butonunu ibretle izliyorum. İlk uluslararası tepkiler geldi. Twitter kullanıcıları, engellemeyi takip eden sürede 25 milyon tweet atarak, “#TwitterisblockedinTurkey”etiketini dünya trendi yaparak, kullanıcı nüfusunu ikiye katlayarak tepkilerini ve kullanıcı haklarına sahip çıkma kararlılıklarını gösterdiler zaten.
Yaklaşık bir hafta sonra seçime giriyoruz. Bu kadar gerilimli bir ortamda, bundan sonra ne olacağı, seçime kadarki ve seçim sonrası sonuçlara bağlı olarak gelişecek konjonktürel durumlara bağlı elbette.
Bilardo topundan daha çok bir davranış örgüsü, etkileşimli durumlar ağı... Bilimsel olarak tahmin edilemez, işin içine soktuğunuz parametrelere göre değişir. Daha önce de dediğim gibi, oyun çok daha derin, kapsayıcı... Çoklu(k)... Hükümet oyunculardan sadece biri ve elbette en güçlüsü olmaktan oldukça uzak.
İsterseniz loto / toto oynayın...
Ayrıca:
Cumhuriyet gazetesi röportajı için:
(23 Mart 2014 sf.11, "Biri bizi gözetleyecek" – Cumhuriyet, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/53289/Biri_bizi_gozetleyecek.html#)